BİZ NE KADAR BİZİZ?

ABONE OL

Bildiğiniz gibi yaratılışımız itibariyle,belli yazılım ve donanımlara sahip olarak dünyaya geliyoruz. “ Peygamber as.’in "Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar." hadisi gereğince bizler olgunlaşana kadar ailemiz ve çevremizin etkisi ile algı bombardımanına maruz kalıyor,belli kalıp ve bakış açıları kazanıyoruz. Bu kalıplar ve bakış açılarımızın çoğunu bilinçli olarak tercih etmiyoruz.

Yaşam koşulları,çevresel faktörler,etkilendiğimiz kişi yada kurumlar doğru ve yanlış tercihinde bize altyapı sağlıyor.Bazı doğrularımız, ya dikta ediliyor yada sevdiğimiz itibar ettiğimiz kişilerin hal ve tavırlarının taklidi niteliği taşıyor.Parti başkanı futbolcu, şarkıcı, şeyh, mübarek zat , bir kitap,mezhep, hatta ırk da buna dahil. Bu ve benzeri oluşturulmuş kişilikler bizim toplumsal aidiyetimizi oluşturmakla beraber çoğumuzun da kutsalı oluyor maalesef.

Bilgilerimizin doğruluğundan emin olduktan sonra, zihinlerimizde oluşturduğumuz kalıpların dışında bize söylenen her söze ve fiile karşı cephe almaya başlıyoruz. Her insan anne ve babasının davranışları ve kendi davranışlarını dikkatle kıyaslasın.Tavır ve davranışlarının çoğunun anne ve babasına ait olduğunu fark edecektir. Bu şekilde kültürel aktarımlar oluşur ve her toplum diğer toplumların yaşayış biçimine ve dini inanışlarına garipseyerek bakar ve bir çoğunu saçma olarak niteler.

Uzak doğuda Hindular ineği kutsal sayar , yanı başındaki Müslümanlar da aynı kutsalı kesip yer.Bir Hindu için bu kutsal bir vecibedir , Müslüman içinse bu beslenip yenilecek bir hayvandır. Yahudilerin çoğuna (Siyonistler) göre onlar, Allah’ın seçkin kulları, diğer milletler gohimdir(ötekiler aşağı ırklar, kır hayvanı). Bu bakış Yahudi mistizminin temel kitabı Kabala takipçileri için normal,ama Filistinliler yada diğer insanlar için zulümdür.7 milyarlık dünyamızda hemen hiç kimse dinini,mezhebini, seçmez seçtirilir.Bunun aksi istisnai bir durum olmakla birlikte,bunu başarabilen çok az sayıda insan vardır. (…fakat insanların çoğu bilmiyorlar.ARAF187.--Fakat insanların çoğu inanmazlar.HUD17.--insanların çoğu bilmezler.YUSUF68—İnsanların çoğu nankörlükte direttiler FURKAN 50 …çoklukla ilgili benim bildiğim 18 ayet daha var onu da sizin çabanıza bırakıyorum.) Bu istisnalar arasında olabilmek bir çabanın ürünüdür,emek ister,sorgulama gerektirir,fikir işçiliği gerektirir.Kolay olan tercih, üretilen bilgileri tüketmektir.Zihinlerimizin asli formuna tekrar dönmesi için sorgulamalıyız.Kıralı çıplak görüp de alkışlarsak sürünün bir parçası olur,bir çocuğun zihinsel berraklığı ile kral neden çıplak dersek, aldatıcıları iyi tanır ve tanımlayabiliriz.

Soru;İslam’ı seçtiniz mi?
Biliyorum bazıları tepki verebilir ama şunu da biliyorum ki bir çoğumuz bu soruyu sormadık, soramıyoruz.Çünkü bu aidiyet bizi rahatlatıyor,sorgulamamızı engelliyor,bir şeyleri garanti etmişlik hissi veriyor.İnsanlık tarihi boyunca yer yer yazılı medeniyetler ortaya çıkmıştır.İslam medeniyetiyle birlikte yazılı kültürel aktarıma dev bir ivme kazandırılarak insanlık, kainat ve vahiy arasında bağ kurularak sorgulama,zihinsel çaba ön plana çıkarılmıştır.Küreselleşen ilk medeniyet,Müslüman medeniyettir.Bu onların evrensel bakışının ve sorgulayışının bir nişanesidir.

Gelin biraz daha sorgulayalım ve zihinsel kalıplarımıza birkaç çekiç darbesi daha vuralım ki, hakikate ulaşma yolunda adım atmış olalım.

İnsanlar bir tek ümmetti; Allah onlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler
gönderdi. Peygamberler aracılığı ile insanların anlaşmazlığa düştükleri konular hakkında aralarında hüküm vermek için hak kitap da indirdi. Halbuki, o konularda anlaşmazlığa düşenler, kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilafa düşen kitap ehlinden başkası değildi. Bunun üzerine Allah, kendi iradesiyle, inananları ihtilafa düştükleri hakikate eriştirdi. Çünkü Allah, dileyeni doğru yola ulaştırır.Bakara 213
Din ve mezhep savunuculuğunu bir yere kadar anlayabiliriz fakat,ırk üstünlüğünü savunmak,etnik aidiyeti bir ayrıcalık gibi görmek çok daha anlamsız bir tavırdır.Çünkü; düşünce kazanılabilir,vazgeçilebilir ancak,ana babayı seçemediğimiz ve değiştiremediğimiz gibi ırkımızı da seçme ve değiştirme şansımız yoktur.Aslında bütün bencilliklerimizin temelinde iblisvari bir tavır gizlidir”İblis, “Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten, onu çamurdan yarattın” dedi.( SAD 76)“ilk ırkçı olan iblis Allah cc.kıyamete kadar izin istedikten sonra “senin doğru yolunun üzerine oturacağım”(ARAF16)demiştir.Doğru bildiğimiz yolların üzerinde gerek insi gerek cinni şeytan oturuyor olabilir.

Biraz öncede belirttiğimiz gibi din ve mezhep ayrılıklarımızın temelinde ,sorgulamayışımız vardır.Ayetleri berrak bir zihinle ,önyargısız algılayabilirsek zihinlerimizin prangalarından kurtulur ve gereksiz didişmelerimizi bırakıp,farklılıklarımızı ayrıcalıklarımız olarak normalleştirir ,tevhid sancağı altında cem olabiliriz.Kur-an” Ya Eyyühellezine Amenu” demekle beraber”Ya Eyyühennas” da demektedir. Yani insana seslenmektedir. Sorumluluğunun bilincinde olan insana(müttaki) da hitap etmektedir. Ana kriterimiz önce insan olmak(olabilmek)tir.Kur-an’ın bir ismi de zikirdir.Yani hatırlatma.Fıtratında yazılı olan hakikatleri zamanla unutan insana, tekrar hatırlatma.Bunu da insan Allah’ın vermiş olduğu akıl ile sorgulayarak ancak başarabilir.Konuyla ilgili çok ayet var fakat buraya yazmayacağım.Onu da sizlerin çabasına bırakacağım bunu hak edin istiyorum.Neden mi;çünkü telefon yada bilgisayarınızda bulunan Kur-an meali,Kur-an portalı sekmesine girin ve Necm 39 ve İnşirah 5,6 ve 7’yi iyi düşünerek okuyun ve anlamaya çalışın.
Selam ve Dua ile…