Atatürkçülük Kimselerin Tekelinde Değildir!

ABONE OL

Atatürkçülük maskesiyle iş çevirirken bile, maskenin yırtık olduğundan habersiz bir kesimden söz ediyoruz!

Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi kararnamesinde ibadete kapatılacağı ile ilgili bir hüküm bulunuyor mu?
Müzeye çevrilme kararından sonra ibadete kapatılıp kapatılmayacağı, dönemin maarif Vekili Abidin Özmen’e sorulduğunda, Maarif Vekili irkiliyor ve;
"İbadete kapatmak mı? Böyle münasebetsizlik olur mu hiç? Ayasofya Camidir, aynı zamanda da müze olacaktır. Maksad budur!"  şeklinde cevap veriyor.
Aynı soru Dahiliye Vekili Şükrü Kaya’ya da soruluyor;
“Kesinlikle söz konusu değil! İbadet bölümünü Bizans Müzesi yapmak fikrine Atatürk fena halde kızdı!"  şeklinde cevaplıyor.
Yukarıdaki ve daha birçok bilgilerden anlaşılan o dur ki;
Atatürk Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi kararını imzalamıştır, ama bu kararnamede ibadete kapatılacağı hükmü yoktur.
Yani, hem müze hem de ibadethane olarak kullanılacaktır!
Daha sonra Ayasofya bakım ve onarım çalışmaları için geçici ibadete kapatılma kararı alınır,
Atatürk’ün 1938 10 Kasım’ında vefatında bakım-onarım çalışmaları devam ettiğinden, “Geçici Kapalılık” kararı yürürlükteydi.
Çalışmalar uzar, araya II. Cihan Savaşı girer, Ayasofya konusu üzerinde durulmaz.
1945 yılında savaş bittiğinde Türkiye’de Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’dir.
Ayasofya da müze olarak Maarif Vekaletine bağlıdır.
O dönem Yeni Sabah Gazetesi sahibi Celaleddin Saracoğlu Başvekil Saraçoğlu’na;
 "Ayasofya'nın henüz düzenli bir müze halini alamadığını ve daha ne kadar ibadete kapalı kalacağını" sorar.
Başvekil Saracoğlu;
"Biraz nefes alalım, hepsini düzenleyeceğiz ve tabii ibadete de açılacaktır" der.
Başvekil Saraçoğlu’nun bu sözleri, en yetkili ağızdan, Ayasofya'nın "İbadete Kapatılmadığı" tezinin tescilidir!
Demek ki neymiş?
Ayasofya’yı ibadete kapatan Atatürk değilmiş!
Kimlermiş?
Atatürk’ün adını kullanarak Atatürk’ten sonra gelenlermiş!
Tüm bunları neden arşaştırdık?
Ayasofya’da düzenlenen Hafızlık İcazet Merasiminde yaptığı konuşmasında Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi’nin;
“Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir?
Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir.
Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır!” anlamındaki 114. Ayetini okuyan Emekli İmam Mustafa Demirkan’ı,
Sözlerinin hiç bir bölümünde Atatürk ismi geçmediği halde,
Atatürke hakaret suçlamasıyla linç etmeye kalkışan ve hakkında onlarca dava açan kesim, bilinçsizce ve farkında olmadan kendileri Atatürk’e hakaret ve hatta iftira etmiş olmuyorlar mı?
Atatürkçülük maskesiyle iş çevirirken bile, maskenin yırtık olduğundan habersiz bir kesimden söz ediyoruz!
Sizce?
Analiz, Mahmut Çetin, Ülke Postası

atatürkçülük nedir atatürkçülük atatürkçülük ve türk inkılabı atatürkçülük ve çağdaşlaşan türkiye atatürkçülük ilkeleri