19 Mayıs: Sadece Atatürk'ü Anmak Değil, Aynı Zamanda Cebel'deki Direnişi Hatırlamaktır

Rafet Ulutürk rafetuluturk@bulturk
ABONE OL

Yıl 1989… Bulgaristan Türkleri için bu tarih sıradan bir gün değil; varlık-yokluk mücadelesinin doruk noktasıdır. 19 Mayıs’ta, Cebel’de (Şeyhcuma’da) yükselen ses, sadece bir kasabanın değil, tüm bir halkın “ben buradayım” haykırışıdır. Totaliter komünist rejimin zorla asimilasyon politikalarına karşı dimdik ayağa kalkmanın adıdır 19 Mayıs. Zulme başkaldırının, haksızlığa karşı durmanın, kimliğine ve onuruna sahip çıkmanın tarihidir.

Tesadüf değildir bu tarihin seçimi. Çünkü aynı gün, 1919 yılında Büyük Atatürk Samsun’a çıkarak Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesini başlatmıştı. Anadolu’da yakılan özgürlük meşalesi, 70 yıl sonra Balkanlar’da yeniden alevlenmişti. Bu bakımdan 19 Mayıs, sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin gençliğe armağan edilmiş bir bayramı değil; aynı zamanda Bulgaristan Türklerinin direnişinin simgesidir.

35 yıl geçti Cebel Direnişi'nin üzerinden. Her yıl olduğu gibi bu yıl da binlerce kişi Türkiye’den, Avrupa’dan ve Bulgaristan’ın dört bir yanından Cebel’e akın etti. Törenler yapıldı, konuşmalar edildi, bayraklar sallandı, gözler doldu. Fakat geriye dönüp baktığımızda şu acı gerçeği görmezden gelemeyiz: 35 yıldır değişen hiçbir şey yok!

Adalet yerini bulmadı, suçlular yargılanmadı. Ne zorla isim değiştiren bürokratlar hesap verdi, ne sürgüne gönderenler özür diledi. 1989’un büyük göçü hâlâ hafızalarda tazeliğini korurken, bugünkü Bulgaristan’da Türkler hâlâ siyasi, kültürel ve ekonomik anlamda eşit vatandaş olma mücadelesi veriyor.

Toplantılar yapılıyor, insanlar geliyor, konuşmalar yapılıyor ama değişim hâlâ ortada yok. Direnişin mirası, ne yazık ki birer ‘nostalji programına’ dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya.

Artık halkın uyanması gerekiyor. Her sene aynı isimlerin, aynı konuşmaların, aynı kalıpların tekrarlanmasıyla bu gidiş düzelmeyecek. Sadece hatırlamak yetmez, harekete geçmek gerekir.

Kimse çıkıp “artık yeter” demiyor, demek isteyenlerse destek bulamıyor. Çünkü toplum da artık umutsuz, yönsüz ve sahipsiz. Oysa bu sessizlik, bu ilgisizlik aslında zulmün ekmeğine yağ sürmektir.

Türkler, birlik ve beraberlik içinde hareket etmedikçe, gelecekte yaşanacak her türlü ihmalin ve zulmün de ortağı olacaklardır. Çünkü susan, razı olmuş sayılır. Bugün birlik olunmazsa, yarın bedel ödemek kaçınılmazdır.

Kimi, niçin desteklediğini bilmeyen bir halk; sonunda kendi sonunu desteklemiş olur.
19 Mayıs’ın ruhuna, hem Samsun’da hem Cebel’de sahip çıkmak zorundayız. Gençliğe bırakılan miras, sadece bir bayrak değil, aynı zamanda direnişin ve haysiyetin meşalesidir.
Bugün o meşale yeniden yanmalı.
Ve bu kez sadece hatırlamakla değil, değiştirmekle...
---
19 Mayıs Cebel Direnişi ve Özgürlük Bayramı kutlu olsun. Ama bu bayramı, sadece geçmişin anısı değil, geleceğin sorumluluğu olarak taşıyalım.

Rafet Ulutürk