19 Mayıs: Hafızası Silinen Direniş mi, Geleceğe Taşınan Mesaj mı?
Tarihler bazen birer rakamdan ibarettir. Ama bazı tarihler, halkların kaderine kazınır, yeniden doğdukları gün olur. 19 Mayıs da işte böylesine çift anlamlı bir tarihtir. Türkiye için Samsun’dur, umut ve kurtuluştur. Bulgaristan Türkleri içinse Cebel’dir, haykırış ve ayağa kalkıştır.
1989’da Cebel’den yükselen ses, sadece Bulgaristan Türklerinin değil, tüm susturulmuş azınlıkların çığlığıydı. Dillerine, isimlerine, kimliklerine pranga vurulmuş bir halkın “artık yeter” deyişiydi. Fakat bu haykırışın üzerinden 35 yıl geçti. Peki soralım: *Bu direniş hafızalarda canlı mı, yoksa sadece yılda bir gün yapılan anmalarla unutturulmuş bir folklora mı dönüştü?*
Toplumlar unutarak yok edilir.
1989’un direniş ruhu, yerini zamanla "tören protokolüne" bıraktı. Oysa o gün Cebel sokaklarında yürüyen halk, gelecek nesiller özgürce yaşasın diye bedel ödedi. Bugün ise o nesiller sadece anma programlarına katılıp fotoğraf çektirmekle yetiniyor. Çünkü gerçek mücadele yerini temsiliyet tiyatrosuna bıraktı. Direnişi yöneten halk değil; yönetilmeye alışmış halk kitlesi oldu.
Bugün Cebel’e gelen kalabalıklar, geçmişe mi saygı duruşu yapıyor, yoksa bugünkü suskunluklarını mı örtüyor?
Bir direnişin gücü, sadece o günkü cesaretle değil, o cesaretin sonraki yıllarda nasıl sahiplenildiğiyle ölçülür. Ama ne yazık ki, ne Cebel Direnişi'nin siyasi sonuçları alınabildi, ne de komünist dönemin suçluları hesap verdi. Haklar kağıt üzerinde kaldı. Eşitlik, temsiliyet ve özgürlük hâlâ sözde. Ve halk, her yıl aynı sloganlarla avutulmaya devam ediyor.
Direnişi anmak yetmez, devam ettirmek gerekir.
19 Mayıs’ı sadece geçmişteki bir başkaldırı olarak değil, *bugünkü sorunlara karşı da bir duruş olarak görmek zorundayız.* Cebel’de atılan adımlar, bugün Bulgaristan Türklerinin eğitimde, medyada, siyasette ve ekonomide daha güçlü olmasıyla anlam kazanır.
Yani 19 Mayıs, hâlâ yazılmamış bir hikâyedir.
Ve o hikâyeyi artık halkın kendisi yazmalıdır. Kimi desteklediğini bilen, niçin desteklediğini sorgulayan, susmayarak konuşan, kabullenmeyip hesap soran bir toplum olmalı. Yoksa 19 Mayıs, sadece bir bayram günü olarak kalır; ruhu değil, ritüeli yaşatılır.
Unutmayalım: Direniş, sadece geçmişin değil, geleceğin de sorumluluğudur.
Ve Cebel, sadece bir kasaba değil, bir halkın vicdanıdır.
---
Bu yıl 19 Mayıs’ı kutlamak yetmez. Onu yaşatmak gerekir. Ve yaşatmak; hatırlamaktan değil, yeniden mücadele etmekten geçer.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk