KİMSE DUYMADI! 80 YAŞINDAKİ NECATİ DOĞRU İFADE VERDİ.

ABONE OL

KİMSE DUYMADI!   80 YAŞINDAKİ NECATİ DOĞRU İFADE VERDİ   Yazan Mustafa DÖNMEZ   İktidara muhalif gazeteci. Yaşamı boyunca emekçinin, güçsüzün, kimsesizin yanında durmuş şimdilerde 80 yaşına gelmiş Türk aydını. Davranışlar insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkarır. Ülke gerçekliği karşısında gösterilen duyarlılıklar ile söylemler, karşıt çizgiler ölçüsünde insan yaşamında kırılmaları beraberinde getiriyor.   Necati Doğru halkın içinde yaşayan, gösterişten uzak sade bir yaşam biçimini seçmiş bir yazar. Mütevazi yaşantısı içinde haftanın dört günü Sözcü Gazetesinde köşesinde yazı yazıyor.   Toplumun sözcüsü olması gereken bu gerçek aydınlar zamanın mihenkleridir ancak bugün Silivri’de tutsak edilmek için türlü yollar deneniyor.   Gazetedeki köşe yazılarından dolayı yine karakola ifade vermeye çağrıldı. Her zaman evinin yakınındaki Sultanahmet polis karakolunda ifade verirdi ancak bu sefer Vatan karakoluna çağrılmıştı.   Necati Doğru alışıktı ifade vermeye. Ancak artık vücut dayanamıyordu. Pazartesi günü eve çok yorgun geldi ve ilk defa 18 00 de uyudu. Toplumcu söylemler kapsamı itibari ile tehlikeli bulunduğunda söylem sahiplerinin başına gelmedik olay kalmaz. Düzgün bir devlette olsa böyle iteklenir yaşantısı heba edilebilir miydi?   Basında yer almadı. Çünkü bu olayın duyulmasını ‘ucuz kahramanlık’ olarak görüyordu. Beni de sıkı sıkıya tembihledi. Hiçbir gazeteci ile konuşma bu konuda dedi. (Söz verdiğim gibi hiçbir gazeteci arkadaşıma bahsetmedim ancak ben gazeteci olmadığımdan yazabileceğimi düşündüm)   Böyle ortamlarda bile onun gibi geleceğe umut besleyen insan sayısı yok denecek kadar azdır. Dün kendisiyle her zaman yaptığımız gibi buluştuk, uzun uzun konuştuk. Benim ilk görev yerim Aziz Nesin’in Çatalca Örcünlü’deki çiftlik evine yakındı. Aziz Nesin Üsteğmenlikten ayrılmıştı. Üç sene haftanın iki veya üç günü evine misafir olmuştum. Birçok anı biriktirmiştim. Aziz Nesin, Necati Doğru’nun nikah şahidiydi. Aziz Nesin’in ve Kemal Tahir ile arkadaşlığından ve anılarından bahsederken hüzünlüydü. Sanki kendisine reva görülenleri azımsar bir hali vardı. Belli ki, gelişimin basamaklarında ilerlemiş olan her canlı geçmiş kavramını belleğinin gelişmişliği oranında algılayabiliyor ve yaşadığı andaki tepkilerini davranışlarını buna göre ayarlayabiliyor.   Dün aynı zamanda benim doğum günümdü ve Necati Doğru gazetedeki köşesinde şöyle yazdı.   ‘’23 Nisan direndi. Yenilendi. Ve kazandı. Geri döndü. 23 Nisan; egemenliğin bir kişiden yani padişahtan, halifeden, bir aileden, tek bir adamdan alınıp kayıtsız şartsız millete verilmesinin adıydı. Bugün yurdumuzun her yerinde halkın büyük katılımı ile yapılacak 23 Nisan kutlamaları; yokluğu çekilene yeniden kavuşma sevincini yansıtacak. 23 Nisan’a özlem ve minnet duygusu bugün, ilk günkü gibi yeniden yaşanacak. Son 24- 25 yıl ise “23 Nisan ışığını söndürmek” ve padişahlık dönemine benzer bir dönüşümün yapısını yeni kodları ile bina etmek üzerine harcandı. Egemenlik halktan alındı. Devlet parti devletine, yargı parti yargısına, polis parti polisine, bakanlıklar parti bakanlığına, valiler parti valililerine, müftüler parti müftülerine, camiler parti camilerine, cumhurbaşkanlığı parti cumhurbaşkanlığına dönüştürüldü. İktidar partisi ve 23 Nisan’a dudak büken kurmay kadrosu, elinden geleni ardına koymadı; “egemenliği bir kişiye, devlet zengini yeni türemiş azınlığa, bir tek adama, ağzından çıkacak tek söze bırakmak” üzere çalıştı. Halk gördü. İzledi. Kıyasladı. Karara vardı. 23 Nisan’ı yeniden sahiplendi. Sandık halkın önüne gelince; seçim sonuçları bu sahiplenişin ilanı olacak. 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı kutlu olsun.’’   Yenilginin karşısında bile üst bilinç taşıyor, umut ilacını yanında taşıyordu Necati Doğru. Nazım’ın dediği gibi ‘Güzel günler göreceğiz çocuklar’ dizeleri onun yüreğinin derinliklerinde adeta hissediliyor.   Biliyorsunuz bir ay önce ‘FETÖ’ davasından Yargıtay Ceza Dairesi kararı bozdu. Az daha FETÖ’den hapis yatacaktı. Mahkemedeki ifadesi kısaydı.   ‘Sayın Soruşturma Savcısı, “FETÖ, iktidarı devirmek istedi, Necati Doğru da yazılarıyla iktidarı eleştiriyor o zaman Necati Doğru ile FETÖ aynı hedef için çalışıyorlar” mantığından hareket etmiş. Bu mantık şuna benziyor: Kuşun iki ayağı var. İnsanın da iki ayağı var. O zaman insan kuştur. FETÖ, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı devirmek istiyor. Necati Doğru da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyor. O zaman Necati FETÖ’ ye yardımcı olmuştur. Bu mantık sizce doğru mu? Benim inancım, yaşama biçimim, gazetecilik geçmişim, yazarlık çizgim, demokrasi anlayışım, insanlığa bakışım FETÖ’ye yardımcı olmak ile arama dağlar, uçurumlar koyar. ‘FETÖ’ye kasıtlı yardım etti’ diye suçlamak beni ve yazarlığımı lekelemektir. Şerefli yaşama hakkımı elimi almaktır. Bu suçlamayı kabul etmiyorum’   Onu suçlayanlar, iftira atanlar 09 Mart 2009 tarihli ilk makalesinden itibaren onlarca FETÖ’nün başını anlattığı yazılarını görmemiş olabilirler mi? Necati Doğru’nun CIA ve MOSSAD hizmet eri FETÖ hakkında yazdığı ve halkı uyardığı yazıları burada yazsam 300-400 sayfalı bir kitap olur.   İnsanoğlu geçmişinden kaçamıyor. Kalabalığın bir parçası, çarkın dişlilerinden birisi olarak taş sunaklar önünde canlı canlı kurban edildiği zamanlar oldu. Psikolojik durum o günden bugüne pek değişmedi. İnsanların bir bölümü bir şeyler adına robotvari eğitimlerden geçmeleri sonunda kutsal değerleri kullanarak insanlara zarar vermeyi, kendilerince hak görüyor. Hiçbir tarih dilsiz değildir. İstedikleri kadar aydını öldürsünler, yalan söylesin, iftira atsınlar. Sağırlığa ve cehalete rağmen geçmiş zaman, şimdiki zamanın içinde atar, anılır, anımsanır…   Diderot’a göre ‘İnsan ancak ıstırabın ve gözyaşlarının sinesinde yaşayabilir. İnsan, belirsizliğin, yanılgının, ihtiyacın, hastalığın, kötülüğün ve ihtirasların oyuncağından başka bir şey değildir. Ve de her türlüsünden düzenbazların ve şarlatanların arasında yaşamaya mahkûmdur.’   Sizce durum bugün farklı mıdır?