Mehmet Taşcı Eğitimci Yazar

Mehmet Taşcı Eğitimci Yazar

Eğitimci Yazar
[email protected]

Virüs Uluslararası Mücadele Ulusal Olmalı?

27 Mart 2020 - 17:29

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (covid-19) salgını ile ilgili olarak mücadele yöntemi belirlemek gerekirse açık toplum yapısından kendi sınırlarına çekilen bir toplum yapısına gidişin mecburi olduğu ortaya çıkmaktadır.

Devletlerin üretim sahasından çekilerek düzenleyici ve denetleyici rol üstlenmesini savunanlar şu salgın günlerinde eminim pişman olmuşlardır. Devlet mekanizmasının temel üretim sahasından çekilmemesi ulusların hayati öneme sahip güvenlik tedbiri olarak ortaya çıkmaktadır. Özel işletmelerin insafına kalmamanın en önemli yolu belirli seviyede kamu işletmelerinin varlıklarını sürdürmeleri olacaktır.
Yerli üretimin ilk öğrenildiği yer Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri olmaktadır. Bu okullarımızda kurulan atölyeler sayesinde öğrencilerimiz bir meslek alanını öğrenmeye, bu alanda üretim yapmaya ve ardından satış yaparak para kazanmaya başlamaktadırlar. Virüs salgını günlerinde virüs ile mücadele kapsamında birçok okulda üretim faaliyeti arttırılarak salgınla mücadele edilmektedir.

Mesleki eğitim-istihdam ilişkisinin daha önceki yıllarda zayıf olması, devletin üretim sahasından uzaklaştırılması, mesleki eğitimle ilişkilendirilen çoğu sorun alanının merkezinde duruyor. Dolayısıyla mesleki eğitimin güçlendirilmesinde atılacak ana adım yine eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesinden geçiyor.
Mesleki ve Teknik Eğitimden Sorumlu Bakan Yardımcımız olarak görev yapan Prof. Dr. Mahmut Özer'in üzerinde çalıştığı ve Döner Sermaye İşletmeleri vasıtasıyla Meslek liselerine can suyu verme projesi bu okullarımıza olan ilgiyi arttırmıştır.

Bakan Yardımcımızın ifadeleri ile meseleye yaklaştığımızda aşağıdaki çözüm yolunun çıkışımız için en önemli yol olduğu anlaşılmaktadır. Mesleki eğitimin bugüne göre daha fazla önemle bahsedildiği  dönem 30-40 yıl öncesine aittir. Bu dönemde devlet üretim ve hizmet sektörünün hemen hemen tamamında yer almış, dolayısıyla ana istihdam kaynağı da devlet olmuştur. Diğer taraftan mesleki eğitim okulları da devlet okullarıdır. Dolayısıyla istihdam kaynağı ve eğitim kaynağı aynı olunca planlama yapmak nispeten kolay olmuştur.

Özellikle mesleki eğitimde öğrenci sayısı ile ilgili ölçek, devletin istihdam ölçeği ile uyumlu olduğu için mesleki eğitime rağbet kapasitenin üzerinde gerçekleşmiş ve çoğu okul sınavla öğrenci almıştır. Mezun olanlar da rahatlıkla devlet kurumlarında iş bulabilmişlerdir. Dolayısıyla bu dönem mesleki eğitim mezunlarının istihdamı ile ilgili yaygın bir problemin yaşanmadığı bir dönem olarak hafızalarda yerini korumaktadır. 

Eğitim-istihdam arasındaki güçlü ilişkisi, eğitim sisteminin ölçeğindeki büyüme ile zayıflamaya başlamıştır. Bir taraftan eğitime artan talep ile eğitim sistemi sürekli büyürken diğer taraftan devlet, üretim ve hizmet sektöründen tedrici bir şekilde çekilmiş, yerini özel sektörler almıştır. Bir diğer deyişle mesleki eğitim mezunlarının ana istihdam kaynağı artık devlet kurumları değil, özel sektör olmuştur.

Dünyadaki gelişmelere paralel yaşanan bu gelişmede özel sektörün mesleki eğitimdeki payı ülke karşılaştırmalarında önemli bir parametre olarak öne çıkmaktadır. Özellikle Kıta Avrupa'sına bakıldığında devletler üretim ve hizmet sektöründen çekilirken özel sektörler bu alanlarla birlikte mesleki eğitimin yükünü de üstlenmiştir.

İstihdam yeterince düşünülmeden veya göz ardı edilerek mesleki eğitim ölçeğini ve kapasitesini büyütme, mesleki eğitimin uzun vadede aleyhine işlemiş, iş piyasasında talepten çok mesleki eğitim mezunu arzına yol açmış, bu da zorunlu olarak mezunları eğitim aldıkları alanların dışında istihdama zorlamıştır. Sonuçta iş piyasasında beceri uyumsuzlukları artık kronik bir sorun olarak ortada durmaktadır. Diğer taraftan 'katsayı uygulaması' gibi dış müdahaleler zaten sorunlu bir akışa sahip mesleki eğitimi şoka sokmuş, sonrasında yapılan müdahalelerle mesleki eğitim şoktan çıkartılmaya çalışılmasına rağmen önceki yaşananlar toplumda travma olarak derin izler bırakmıştır. Bu durum mesleki eğitime yönelik yüksek başarılı öğrenci akışını sekteye uğratmış, dolayısıyla mezunlardan beklentinin karşılanma ihtimalini de azaltmıştır. 

Millî Eğitim Bakanlığı son yıllarda mesleki eğitimi güçlendirmek için çok önemli adımları atmış ve bu çabalarını sistematik bir yaklaşımla ve kararlılıkla halen uygulamaktadır. MEB özellikle sektörlerle iş birliğinde yeni bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu iş birliğinde eğitim süreçlerinin birlikte yürütülmesi, müfredatın birlikte güncellenmesi, işletmede öğrencilerin beceri eğitimlerine ve öğretmenlerin iş başı ve mesleki gelişim eğitimlerine sektörün destek vermesi, başarılı öğrencilere burs verilmesi ve mezunların istihdamına öncelik verilmesi birlikte değerlendirilmektedir. Bu çabalar meyvelerini kısa sürede de vermeye başlamıştır. Mesleki eğitim uzun yıllardan sonra ilk kez %1'lik başarı diliminden öğrenci almıştır.

Teşvik edici mekanizma
Millî Eğitim Bakanlığı ayrıca mesleki eğitimde arz-talep ilişkisini gelişigüzel değil eğitim-istihdam ilişkisini güçlendirecek şekilde rasyonel bir zemine çekmek için çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Türkiye'nin mesleki eğitim haritasını çıkartarak sektör lokasyonları ve kapasiteleri ile mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları arasındaki ilişki düzeyleri belirlenmiştir. Mevcut kapasite bu harita çerçevesinde yeniden yapılandırılmaktadır. Böylece hem alanda istihdam oranları iyileşecek hem de iş piyasasında beceri uyumsuzluğu ve bunun maliyeti azalacaktır.

Mesleki eğitim-istihdam ilişkisini güçlendirmek ve mezunların arzı ile iş dünyasının taleplerini daha fazla uyumlaştırmak için, iş piyasasına dönük adımların da atılmasına ihtiyaç vardır. Eğitim aldığı alanda çalışan mesleki eğitim mezunlarının ücretlerinde teşvik edici mekanizmalar oluşturulduğunda ve iş piyasası buna uygun mekanizmalara sahip olduğunda, mesleki eğitimdeki bu ayağa kalkış sürekli hale gelecek ve artık sorunlardan çok mesleki eğitimin nasıl daha kaliteli olabileceği konuşulacaktır."

Bakan Yardımcımız Prof. Dr. Mahmut ÖZER'in düşüncelerine katılmakla beraber devlet mekanizmasının hayati önem arz eden üretim ve hizmet alanlarından çekilmemesinin ne kadar önemli olduğunu ve bu alanlara ilişkin meslek okulları kurarak nitelikli personel yetiştirmesinin önemi ortaya çıkmıştır. Her üretim alanını ithalat ve özel sektör üretimine bırakmak riskli ve telafisi mümkün olmayan sonuçlara gebe olduğu aşikardır.
Sağlıklı günler diliyorum.

Mehmet TAŞCI-Eğitimci Yazar

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum