Hasip KAPLAN ne demek istedi?

BDP kendi halinde bir parti idi. Kürt halkının haklarını savunduğunu söyler, bu uğurda bedeller öder, çoğu zaman onaylanmayacak terör eylemlerini olumlular, bu yüzden devletten (eski devleti kastediyorum) sert karşılıklar görür bu yönde politikalar yürütürdü.

Hasip KAPLAN ne demek istedi?
11 Ocak 2018 - 23:57

Hemen herkes 'ırkçılığa' yordu.

Söylem olarak öyle kokmuyor da değil doğrusu.

Ama ben bu söylemin biraz da farklı açıdan bakılmayı hakkettiğini düşünüyorum .

Üç şey geri dönmez; atılan ok, geçen zaman, söylenen söz.

O ki söz ağızdan çıkmıştır bir kez.

BDP kendi halinde bir parti idi. Kürt halkının haklarını savunduğunu söyler, bu uğurda bedeller öder, çoğu zaman onaylanmayacak terör eylemlerini olumlular, bu yüzden devletten (eski devleti kastediyorum) sert karşılıklar görür bu yönde politikalar yürütürdü.

Türkiye solu ise 1989 da Berlin duvarı yıkılırken tüm dünya solu gibi onun altında kalmıştı. Ve sol düşünce tüm ülkelerde bu yıkıntının altından çıkabilmek için çareler arayışında idi. Türkiye solu, 1960lı yıllarda TİP ile, 1970lerde ise TKP ile başarabildiği çok da büyük boyutlu olmayan yakınlaşmalar dışında kitlelerle pek bağlantı kuramamıştı. Bunun üzerine bir de ideolojik çöküntü gelince büyük bir açmaza düştü. Bu açmazdan çıkılamayacağını düşünen pek çoğu ununu eleyip eleğini astı. Ama bir kısmı da 'inadı' sürdürüp bir çıkış yolu bulabilmek için arayışa girdi.

Bula bula da BDP ye kapılanmayı buldu. Çünkü orada büyük çoğunluğu Kürt olan önemli bir kitle vardı. Ama hastalıklarını da bu partiye taşıdı. BDP, HDP ye dönüştü ama Türkiye solu da dönüştü. Bilindik politikalarını savunmayı kerte kerte terk etti. Teröre bakışı yumuşadı. Yumuşadı ne demek destekler hale geldi. Gerçi solun geçmişinde de 'terör' yoluyla mücadeleyi kutsayan sol gruplar olmuştu. Ama onun yanında tersini savunan görüşler de vardı. Bu tür görüşler, HDP ye katılan solun ajandasından kalktı. Hatta hatta, terörü destekleme konusunda HDP yi kışkırtan bir tutum geliştirdi.

Bu cephede bu dönüşümler olurken Türkiye'de de önemli gelişmeler yaşanıyordu. AK Parti iktidara geliyor, yerleşik düzenin tabularını sarsıyor, Kürt sorununa radikal bir yaklaşım getirerek 'barış sürecini' başlatıyordu. Tam da bu noktada HDP durumu doğru okuyamadı. Vesayetçi sistemin yıkılmakta olduğunu, bu değişimin manivelasının da AK Parti olduğunu anlayamadı. Barış sürecine hep 'kuşku' ile baktı. Bu kuşkuyu kitlesine de aşıladı. Ve o sürece yardımcı olmak bir yana, süreçten nasıl yan çiziliri oynadı.

Bütün bunlar şundan oldu; HDP ye katılan Kürt siyasi hareketi (BDP) ile Türkiye solu birbirlerini olumlu etkilemediler. Kim daha 'keskini' oynar mealinden birbirlerini kışkırtıcı rol oynadılar. Demokratik ve barışçıl politikaları savunmak yerine (ki reel durum bunu gerektiriyordu) 'devrim' hayallerine kapıldılar. Kandilin halk savaşı tuzağına düştüler. AK Partiyi yakın bir siyaset olarak değil, baş düşman olarak bellediler. Bunun sonucunda da statükonun ve statüko savunucularının yanına düştüler. Onlar AK Partiyle işbirliği yaparak Kürtlere kazanımlar elde etmek yerine başkalarıyla el ele vererek AK Partiyi 'birlikte sallamayı' seçtiler. Nereye vardıklarını hep birlikte görüyoruz şimdi.

Aslında bu bir oyundu. AK Partinin Türkiye'nin birliğini sağlayacağını ve bu yolda 'barış sürecinin' çok önemli işlevi olduğunu gören 15 Temmuz zihniyeti, bu gelişmeyi sabote etmeyi, bunun için de Kürt siyasi hareketini AK Partinin karşısına dikmeyi planladı. Kandil (kendisine her ne vaat edildi ise) bu plana hemen teşne oldu. HDP ye bu yolda ayar verdi. HDP içinde siyaset yapanlardan isteyen oldu ise bile bu politikaya direnebilecek bir karşı ses çıkamadı. Böylece kendilerine epey kazanım sağlayacak ve demokratik gelişmemize çok katkı yapabilecekken bu güçler, çıkarlarını gözetmek yerine başkalarının dolmuşuna (kayığına mı demeliydim) binmeyi tercih ettiler. Sonuç da hüsran oldu.

Gelinen bu noktada HDP nin başına Türk gelse ne olur, Kürt gelse ne olur Hasip? Sen politikalardan haber ver. Ne değişecek? Bence hiç bir şey. HDP ne yazık ki artık bir siyasi mevtadır. Onu ayağa kaldırmaya kimsenin gücü yetmeyecek. O ki ortada yeni bir fikir yokken. Eski fikirlerle kitlelerden uzaklaşmaya ve yalnızlaşmaya devam edilecek. Değer miydi illa da başka kayıkta olacağız diye bu duruma düşmeye?

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum